Hıyanet ve ya hainlik siyasi partilerin iç mücadelelerinde sıkça kullanılan bir sıfat. Mücadelenin her safhasında bolca kullanılır. Aslında siyasetin yapısı gereği hem herkes haindir hem de kimse hain değildir. Çünkü idealler ülküler vs. siyasette çok geçerli olan değerler değildir. Siyaset bir iktidar kapma kavgasıdır. İnsafsız vicdansız kuralları vardır.

Siyasette ideolojik sadakati ancak mevki ve makam beklemeyenler gösterirler. Makam sahipleri de hepsi demeyeyim ama çoğu makamını koruduğu müddetçe ideolojiye bağlıdır. Aslında birçoğu da bağlı olduğunu söyler.

Bir kısmı zaten ideolojinin temel kavramlarından bihaberdir.

Mesela “ Tarım Kentlerini” hiç duymamıştır, “Kent Köy”  projesi üretirler.

Mesela onlarca ülkücü şehit vermiş bir şehirde 20 yıl belediye başkanlığı yapar ve bir parka, bir sokağa o ülkücü şehitlerden birinin adını vermek aklına gelmez…

Ülkücülüğü yaşamamıştır ki ülkücünün hatırasına saygısı olsun…

Fiili olarak siyaset yapanlar bir siyasi makamı elde etmenin de mücadelesini verirler. Bu oldukça normaldir. Yoksa demokrasi işlemez.

Bu mücadele içinde çoğu zaman ortam çirkinleşir, basitleşir… Siyaset itibarsızlaşır.

 Siyasetin çirkinleşmesi, itibarsızlaşması milletlerin ve ülkelerin zararınadır. Çünkü doğru insanlar böyle bir çirkinliğin içine girmezler ve ya bir parçası olmak istemezler.

Meydan da böylece çirkefleşmiş siyaset erbabına kalır. Buna meydan ermemek için çok ağır bedeller ödemek gerekebilir.

Rahmetli Türkeş bu yolda çok büyük iftiralaralara uğramıştır ve demiştir ki:” Vatana ve millete hizmet etmek için canını feda edecek kadar cesur olmak yetmez, namus ve şerefinize kastedenlere karşı da mücadele edecek güçte olmalısınız…”

Kırk yıldır oy verdiği partiden bir anda vazgeçip başka bir partiye oy veren insanlara,  eski yere oy vermeye devam edenler çoğunlukla “ hain “  derler. Yanlıştır. Adam siyasi tercihini değiştirmiştir. Bunun çok farklı sebepleri olabilir.

Bir adam yıllarca bir partide seçilmişlik noktasınadır. Belediye başkanı, milletvekili, meclis üyesi ve ya parti yöneticisi…

Bir seçimde aday yapılmamıştır.

Kendisini aday yapan başka bir partiye gider… Gidebilir. Başka şeyler denilebilirse de hain değildir. Adam profesyonel(!) siyasetçidir. Kendini siyasetin merkezi sayabilir. İkbalini siyasetten sağladığı için kapanan kapının önünde durmaz. Başka ekmek kapıları arayabilir. İhanet etmemiştir. Onu aday yapmayanlar da genelde ondan  bu davranışı beklerler…

Adam aday olamamıştır, ama çekip gitmemiştir de. Partide kalmıştır. Ondan herkes memnundur, kendisi ve çevresi hariç.

Hayınlık burada başlar.

Yeni adayın seçilmesine üstü örtülü engel olmaya çalışır. İster ki “keşke “desinler.

Zamanında kendisinden yemlenenler varsa onlar da onunla birlikte pasif direniştedirler. Çalışır görünür çalışmazlar, üstelik sıkıntı çıkarırlar. Gizli zarar verirler. Seçimin alınmaması için var güçleriyle çalışırlar. Fark edilmediklerini zannederler.

Bunlara çekinmeden “hain” diyebilirsiniz

Daha haini de vardır.

Dıştan tüm zorlamalar ve içten yapılan tüm adiliklere ve hainliğe karşı seçimi almışsınızdır.

Ancak hain için gelecek seçim hedefi vardır. Adamın yakasını bırakmazlar.

Yeni gelen, yandaşı makamından etmemişse bile o makam kuru bir koltuk olarak kalmıştır. Seçimden sonra başlayan kuraklık tüm muslukları kesmiştir. Adamı bu yüzden gazlayıp durular.

Toplantılar toplantıları takip eder, aynı partili başkanı başarısız göstermek için hesaplar hesaplar…

Seçim sonrası hıyanet; işleri engellemek, yavaşlatmak, vatandaşa kötü muamele, imaj zedeleme gibi faaliyetlerle projelendirilir. Tek hedef vadır: başkan tek kelimeyle “ başarısız” gösterilmelidir.

Kazanan arkadaş başarısız olsun ki “ bıraktığımız, işleri bile tamamlayamadı, bunu bir daha aday yapmayın!” Demek kolay olsun.

Eski adamlar yerlerindedir. Her birisi seçilenden değil tercih edilemeyenden talimat almaya başlar. Parti olarak yapılması konusuna halka namus sözü verilmiş olan hizmetleri aksatırlar. Aksattırırlar…

Bunlar hainin en şerefsizidirler.

Ve bunlar bu ihanetlerini başkanın gözünün içine bakarak… “başkanım” derlerken ağızlarından bal (!) damlar.

Siyasette bu tiplere hain denir.

Partisine küsene, partisinin politikalarını eleştirenlere, partisini bırakıp başka partiye gidenlere, ben MHP’liyim ama bu adaya oy vermeyeceğim diyenlere asla hain dememek lazım. Değildirler. Çünkü Siyaset tercih işidir.

Peki, hainlik affedilir mi?

Asla!

Bir yöneticinin en büyük zaafı ihaneti affetmektir.

Hıyanete insani sebeplerle göz yummak gaflettir. İhaneti ezmekten çekinmemek gerekir.

Osmanlı İmparatorluğunun ilk olumlu anlamda değişim yapmaya çalışan padişahı III. Selim’dir. Maması kesilen bazı devşirmeler ayak takımını kışkırtarak isyan çıkarmışlardır. III. Selim kurduğu Nizam-ı Cedit ordusu ile onları çok kolay ezecek konumayken, belki de şenaatlerinin nereye varacağını kestiremediğinden  “ ümmet- Muhammedi birbirine kırdıran padişah olarak anılmak istemiyorum” diyerek vezirlerinin karşı koyma teklifini reddetmiştir.

Sonuna hem yakın adamları hem de kendisi hayatını kaybettiği gibi yapmaya çalıştığı her güzel iş de yerle yeksan olmuştur.

Millet kaybetmiştir.

Sultan Abdülhamit’in devrilmesi de aynıdır. Padişah isyanı bastıracak güçtedir ama artık gına getirmiştir ve çekilmeyi düşünmektedir.

Kan dökülmesini istememiştir. Çekilmiştir.

Millet kaybetmiştir.

Enver Paşa’nın “Keşke Abdülhamit ile önceden tanışıp karşılaşsaydım…” diye yakınması neyin itirafıdır?

Bu yazı bir genellemedir. Kimse payına bir şeyler çıkarmaya kalkmasın….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.