İnsanlığın başlangıcından bu yana, varlığımızı sürdürebilmemizi, temel ihtiyaçlarımızı giderebilmemizi kısacası hayatta kalmamızı sağlayan temel özellik ‘’birlik olabilmek’’ için bir araya gelerek toplumsallaşmamız ve toplumsal etkileşim içerinde bulunmamızdır. Toplum için olmazsa olmaz olan da tek tek bireyler değil ‘’iletişim hâlinde olan’’ insan topluluklarıdır. İnsanı yalnızca biyolojik bir varlık olmaktan çıkarıp duygu, düşünce ve inançlarını paylaştığı bir gruba dâhil olması yani toplumsallaşması ve dolayısıyla hayatta kalması ancak iletişim ile mümkün olmaktadır.

İletişim toplum yaşamının başından beri var olduğunu biliyoruz. Çünkü iletişim, toplumsal varoluşu gerçekleştirmenin yani toplumsal bir varlık hâline gelmenin bir koşulu ve toplumun tüm kurumlarının yaşamasını sağlayan bir sistemdir. İletişim kuramının üstadı Ünsal Oskay’ın dediği gibi ‘’İletişim insan varlığını sürdürme biçiminin bir ürünüdür.’’

İletişim dediğimiz konu temel olarak öğrendiğimiz gibi bir iletinin kaynaktan alıcıya ulaşmasından ibaret değildir. Her ne kadar temel mantığı bu olsa da çok daha karmaşık ve önemli bir konudur. Bugün baktığımızda birçok sorunun temelinde iletişim/sizlik probleminin yer aldığını açıkça görüyoruz. Ayrıca çok büyük görünen krizlerin doğru iletişimle asgari seviyede hasarla atlatıldığına şahit olabiliyoruz. Bu bağlamda çözümleme yapabilmek için öncelikle iletişim kavramını doğru anlamak gerekiyor.

İletişimde en çok ihmal edilen ve açıkçası en önemli olduğunu düşündüğüm konu izafet çerçevesidir. Basitçe açıklamak gerekirse izafet çerçevesi bireyin içinde bulunduğu toplumsal gerçekliği algılayışını belirleyen kavram kümesidir. Buna kültürel farklılıkları, jest ve mimiklerin algılanış şekillerini hatta bazı kelimelerin bölgesel farklılıklarını örnek verebiliriz. Doğru iletişim kurabilmek için tarafların izafet çerçevelerinin kesişmesi gerekiyor. İletişimde kullandığımız ifadelerin, iletişim yöntemimizin alıcı açısından ne anlam ifade ettiği hakkında fikir sahibi değilsek kendimizi doğru ifade edebilmemiz mümkün değildir. En basit tabirle ne söylersek söyleyelim, anlatabildiğimiz ancak karşımızdakinin anladığı kadardır. Aynı şekilde ne kadar dinlersek dinleyelim anlayabileceğimiz ancak izafet çerçevemizin genişliğiyle alakalıdır.

Baktığımızda bu basit gibi görünse de ortak değerlerde buluşamayan toplumların ekonomik, siyasi, askeri alanlarda geri kaldığını; sınıflar arası farklılıkların arttığı toplumların gelişmekte güçlük çektiğini görüyoruz. Ülkeler bu sorunu çözmek için farklı ortak değerler kümesi oluşturmaya çalışmıştır. Amerika’da bu Anayasa ile yapılmayan çalışırken feodal kültürden gelen Avrupa’da din üzerinden sağlanmaya çalışılmıştır.

Ülkemize gelecek olursak yaşadığımız sorunların temelinde yatan konu özünde bir iletişim problemi. İngiliz filozof Bacon, insanın önce inandığını daha sonra inancına uygun kanıtlar aradığını söyler. İnsan bir kere düşünceyi benimsediğinde her şeyi bu düşünceyle uyuşacak yöne çeker. Aksi yönde bir bulgu olsa dahi bunu ya reddeder ya da ihmal edip görmezden gelir. Bugünkü toplumumuzda bu durum çok artmış durumdadır. En basit konularda bile ideolojik düşünebiliyor, kutuplaşabiliyoruz. Market alışverişi yaparken hatta tatile giderken bile konuyla ilgili güncel ve objektif durumlara değil, daha önce edindiğimiz konuyla alakalı ya da alakasız düşünceler üzerinden kararlar veriyoruz. Bu davranış biçimi iletişim sorunumuzun altında yatan temel sorunlardan birisi. Bu iletişimsizlik de bizi büyük bir toplum olmaktan çok küçük gruplara dönüştürüyor. Toplumsallaşmamızı engelliyor ve birlik olma gücümüzü kırıyor.

Güçlü bir toplum, millet, devlet olmak istiyorsak çözmemiz gereken en temel sorun toplumsal iletişim bozukluğumuzdur. Sorunlarımızı çözmek ancak derdimizi doğru anlatabilmek ve karşımızdakinin derdini doğru anlamakla olur. Bunu da ancak izafet çerçevemizin kesişim kümesini genişleterek sağlayabiliriz. Aksi takdirde bütün iletişim çabası vakit ve enerji israfından başka bir şey olmayacaktır. İletişim kuramayan, etkileşim içinde olmayan toplumlar zayıflar ve zamanla dağılır. İletişim sorunumuzu çözmediğimiz takdirde bizi bekleyen de budur.

Çünkü anlamak bir ortak dili gerektirir

Ortak dil ise,

Ortak yaşam / ortak bilgi / ortak düş / kimi yerde de

Ortak düşüş demektir

Ortak değilse bile, yakın / benzer / gibi

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.